DOĞAL GÜZELLİKLER
Bölgede
kendine has özellikleri olan yeşil Iğdır'ımız
Doğu Anadolu'nun Çukurovası olarak anılmaktadır.
Tarihi, Kültürü, Folkloru, Doğa güzelliği özel
iklim özelliği ile Dört mevsimi bir günde yaşatan
ve Üç Ülke ile sınır olan yakın zamanda
bölgenin Turizm ve Ticaret merkezi olacaktır. İlimizin
ayrı bir güzelliği de, ovasındaki meyve bahçeleri,
pamuk tarlaları yamaçlarındaki kır çiçekleri,
yemyeşil yaylalar, doğal su kaynakları ve İlimize
hayat veren Aras nehri ile Ağrı dağı zirvesindeki
365 gün eksilmeyen karı ile kısaca bir doğa harikasıdır.
FESTİVAL VE ORGANİZASYONLAR
 21
Mart Nevruz Bayramı (Iğdır)
21 Mart Yöredeki Şehitler ve Mezarlıkların
Ziyareti (Iğdır)
14 Kasım Iğdır'ın Düşman
İşgalinden Kurtuluşu
TURİST REHBERİ
İpek yolu: Güzergah
üzerinde (Harmandöven Kervansarayı)
Yayla turizmi: Aralık
(Gömük)
Ornitoloji (kuş gözetleme)
turizmi: Ağrı Dağı
Foto safari: Ağrı
Dağı
Botanik (bitki inceleme)
turizmi: Ağrı Dağı ve çevresi
Olta balıkçılığı:
Aras Nehri
Dağ ve doğa yürüyüşü:
Ağrı Dağı
Atlı doğa yürüyüşü:
Ağrı Dağı
YAPMADAN DÖNME
Iğdır'a gidip de,
Ağrı Dağı'nı
görmeden,
Koçbaşı
Mezarları'nı gezmeden,
Karakale'yi görmeden,
Bozbaşını
yemeden,
dönmeyin.
Ağrı Dağı Türkiye, İran ve Nahçıvan
devlet sınırlarının kesişme noktasındadır.
Büyük Ağrı 5.165 m ve Küçük Ağrı
dağı 3.896 m olmak üzere iki koni şeklindedir. Her iki
dağın çevre uzunluğu 128 Km olup, 1.188 Km2lik
bir taban üzerinde yükselmektedir. Dağın tepe tarafı
üç çataldır ve en yükseği Iğdıra
bakmaktadır. Ağrı Dağı küçük
tepeler teşkil etmeden, birdenbire tek başına yükselerek
dünya volkanlarının en görkemlisi olmuştur.
Dağın zirvesinde kar ve buzullarla kaplı bir krater vardır.
Kar sınırı 4000-4500 metreden başlayan dağ,
geniş bir alana egemen olduğu için, Iğdır İlinin
ve Nahçıvanın her tarafından, Ağrı
İlinin bir çok yerinden, Van, Erzurum, Kars, Ermenistan ve İranın
yüksek yerlerinden görünmektedir. Bu dev kütlenin yakından
görünüşü heybetli ve etkileyicidir. Büyük
Ağrı Dağı buzul morfolojisi bakımından
Türkiyenin en önemli ve çok ilgi çeken bölgesidir.
Ağrı Dağının kuzeybatı yüzünde
3600 metre yükseklikte Küp Gölü adında bir göl
bulunmaktadır. 1940 yılındaki bir deprem sonucunda Büyük
Ağrı Dağının kuzey yamacında kaya ve buzul
bloklarının kopması (Abıch, 1845) bazı
araştırmalara göre sıcak su patlaması sonucu
büyük bir heyelan ve derin bir heyelan vadisi (Cehennem Deresi)
oluşmuş, bu heyelan sırasında yok olan Ahura köyü
yerine bugünkü Yenidoğan köyü kurulmuştur. Büyük
Ağrı Dağında 3000 metreye kadar olan ve yayla
olarak kullanılan kesimler otlak alanlar, 3000 metreden başlayarak
kalıcı kar sınırına kadar, 4000 metreye
uzanan alanlar ise yüksek dağ çayırları ile
kaplıdır. Büyük Ağrı Dağı üzerinde
yer alan otlaklar çevre ve bölge halkı için büyük
bir ekonomik değer taşır. Özellikle küçükbaş
hayvancılık yapılmasına olanak sağlayan bu
alanlar yaz mevsimi boyunca yayla olarak kullanılır. Büyük
Ağrı Dağında zengin bir yaban hayatı görülür.
Yüksek kesiminde kurt, ayı ve yaban koyunu, ayrıca büyük
ağrı dağı kuzey yamaçlarında sazlık
ve göllerde çok sayıda yabani kuş, keklik ve ördek
bulunur. Anadolu Yarımadası ve Avrupanın en yüksek
doruğu olan Büyük Ağrı Dağı dünya
dağcılarının cazibe merkezidir. Ağrı Dağına
tırmanmak için en uygun zaman Temmuz, Ağustos ve Eylül
aylarıdır. Kış tırmanışı
için en uygun mevsim Şubat ayıdır. Güney yamaçtan
tırmanış Doğubeyazıt Top Çatan Köyü
mevkiinden, doğu yamaçtan tırmanış Iğdır-Aralık
ilçesi Serdarbulak yaylasından (Büyük Ağrı
Dağı ile Küçük Ağrı Dağı
arası) yapılmaktadır. Batı yamacından tırmanış
ise ilimiz sınırlarında yer alan şuan terkedilmiş
Örtülü köyü üzerinden yapılır.
Ağrı Dağının kuzeybatı eteklerinde
inşâ edilen Surp-Mari/Sürmeli (Karakale) Iğdır
Ovasının en büyük ve meşhur şehriydi.
Büyük tufandan sonra kuru toprak üzerine inşa edilen
ilk şehrin Nuhun oğulları tarafından bu bölgede
inşa edildiği inancı hakimdir. Selçuklu kaynağı
Ahbarüd-Devletis-Selçukiyyede; Bu kalenin
içinde akarsular ve bostanlar vardı denmektedir. Iğdır
Kalesinin 1664 yılında meydana gelen büyük depremde
yıkıldığı ve ahalisinin ovaya inerek bugünkü
Iğdır Şehrinin nüvesini kurduğu ileri sürülmektedir.
1927 tarihli Tahrir Defterinde Iğdır adlı nahiyenin
varlığı, bu görüşü desteklemektedir.
İspanyol elçisi Ruj Gonzales de Clavijo 29 Mayıs 1404
Perşembe günü öğle üzeri Iğdır/ Sürmeliye
geldiklerini kaydetmektedir. Büyük tufandan sonra ilk inşa
olunan şehrin Surmari (Sürmeli) olduğunu, şehrin kapısı
üzerinde kuvvetli kuleleri olan bir kalesinin bulunduğu ve kalenin
iç içe iki kapsının ve şehrin giriş
kapısından vadi içine inilebildiğini belirtmektedir.
30 Mayıs 1404 Cuma günü Karakaleye geldiklerini Bu
kalenin bir kadın tarafından idare edildiğini, kendisinin
Timura tabi olup ona vergi verdiğinden bahsetmektedir. Eskiden bu
kalede şakilerin barındığını civardan
gelip geçen yolcuları ve kervanları soyarak geçindiklerini,
Timurun bu kaleye hücum ederek kaleyi ele geçirdiğini
ve eşkıya reisini idam ederek kalenin idaresini reisin hanımına
bıraktığını anlatmaktadır. Timur, kalenin
tekrar eşkıya barınağı olmaması için,
bütün kapılarını yıktırdığı
ve bir daha kapı yapılmamasını yasakladığı
belirtilmektedir. Clavijo bölge gezilerinde Ağrı dağında
yaygın otların bulunduğunu bunlar arasında bir çok
sular (pınarlar) aktığını ve yolda pek çok
şehir harabeleriyle, büyük taşlardan inşa olunmuş
evlere rast geldiklerini dağın eteğindeki vadilerde bir takım
böceklerden çıkarılan kırmızı
boyalarla ipeklilerin boyandığından bahsetmektedir. Kendisine
atfedilen dini ve efsanevi özelliği ile meşhur Ağrı
Dağının önem ve şöhretini arttıran
dini-efsanevi husus, büyük tufandan sonra Hz. Nuhun gemisinin
Ağrı Dağında karaya oturduğu inancıdır.
Bu özelliği nedeniyle dinler tarihi açısından
da önemli bir yere sahiptir. Tarih boyunca Oğuzlar Arkuri (Arkadaki
Dağ), Marko Polo Akdağ (1290 yılında bölgeden geçerken),
Katip Çelebi Kül-i Argı (Ünlü eseri Cihannümada),
Evliya Çelebi Kül-i Argı (Ünlü eseri Seyahatnamede),
Batılılar Ararat, Araplar Cebelül Haris, İranlılar
Küh-i Nuh, Ermeniler Masis Dağı olarak adlandırmışlardır.
|